بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ ٣١

İbrahim, o halde asıl me'muriyyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ٣٢

Biz, de dediler: Mücrim bir kavme gönderildik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ ٣٣

Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ ٣٤

Rabbin’in nezdinde damgalanmışlar müsrifler için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٣٥

Binnetîce orada bulunan mü'minleri çıkardık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ ٱلْمُسْلِمِينَ ٣٦

Fakat bir haneden başka orada Müslüman da bulmadık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَتَرَكْنَا فِيهَآ ءَايَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ٣٧

Ve öyle elîm azabdan korkacaklar için orada bir âyet bıraktık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَفِى مُوسَىٰٓ إِذْ أَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَٰنٍ مُّبِينٍ ٣٨

Bir de Musa’da: ki onu bir sultanı mübîn ile Firavun’a gönderdikde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ٣٩

O bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ ٤٠

Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik: namerdlik ederken o leîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَفِى عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلْعَقِيمَ ٤١

Bir de Âd de: ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu